
Türk Ocakları’nın kuruluşunun 100. yılı kutlama programı çerçevesinde Isparta Türk Ocağı olarak her hafta düzenlediğimiz Cuma sohbetlerinin bu haftanın konuğu SDÜ İlahiyat Fak. Öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. İ. Hakkı GÖKSOY, konusu ise “Kutlu Doğum haftası ve çeşitli yönleriyle Hz. Peygamber” oldu. 06. 04. 2012 Cuma akşamı saat 20. 30’da Türk Ocağı Konferans salonunda başlayan sohbet, çoğunluğu SDÜ’de okuyan gençlerin olduğu katılımla iki saat sürdü. Göksoy özetle şöyle dedi:
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s. a. v)’in doğumunun anılması olan Kutlu Doğum Hafta programları ilk olarak 1988’de Diyanet İşleri Başkanlığının girişimi ile başladı. O günden bu yana artan ilgi ve alaka ile Nisan ayı içerisinde kutlanan Kutlu Doğum Haftası programlarında Peygamberimizin hayatı anlatılarak Mevlit okunmaları ile süslenmektedir. Mevlit okunmasına sıcak bakmayan din ulemaları olmakla birlikte büyük ekseriyet dinin örf, adet, gelenekler ile de bir ve bütün olduğu yönündedir. Mevlit okuma 10. yüzyıldan sonra ilk olarak da Mısır da Fatimilerce başlatıldı. Türklerde Hz. Peygamber sevgisi çok güçlüdür. 16. yy da Süleyman Çelebinin yazdığı Mevlit bugün İslam dünyasının en az yarısında okunmaktadır. Başka Mevlitler de bulunmaktadır. Mevlit toplumda sosyal işlev görmektedir.

Peygamberimizin doğum tarihi net bilinmemekle birlikte büyük çoğunluk 20 Nisan 571 olarak kabul etmektedir. Peygamberimiz doğmadan babasını kaybetmiştir. Doğumdan birkaç hafta sonra süt annesi Halime’ye verilmiştir. Dört yaşına kadar süt annede kalmıştır. Süt anneye vermenin iki nedeni vardır. Birincisi çölde süt annede olan çocuklar gürbüz yetişmektedir. İkincisi ise çölde Arapçayı çok iyi öğrenmektedirler. Süt anne, çocuk veren aile tarafından ekonomik olarak desteklenmektedir. Altı yaşında annesi Amine’yi de kaybeden Peygamberimiz böylece yetim kalmış ve dedesi Abdülmuttalip tarafından bakılmaya başlanmıştır. Dokuz yaşında da dedesi ölünce amcası Ebu Talip’in yanında kalmaya başlamıştır. Peygamberimiz amcası ile ticari hayatın içinde olmuştur. O dönem ticari hayat çok canlıdır. Habeşistan’a, Yemen’e kadar kervanlarla ticarette bulunan Peygamberimiz 22 yaşında iken daha sonra ilk eşi olacak olan Hz. Hatice’nin yanında ticari hayata devam eder. Hz. Hatice daha önce iki defa evlenmiş, eşleri ölmüş dul bir kadındır. Peygamberimizin çalışkanlığı ve dürüstlüğü iş kadını Hz. Hatice’yi etkilemiş, peygamberimiz 25, Hz. Hatice 35-40 yaşlarında iken evlenmişlerdir. İlk çocukları erkek olur ve adını Kasım koyarlar sonra kız çocukları olur.
Peygamberimiz 52 yaşına kadar tek kadınla annemiz kabul ettiğimiz Hz. Hatice ile evli kalır. Daha sonra savaşlarda şehit olup, sahipsiz kalan kadınlar ve İslamı tebliğ ederken çeşitli kabileleri etkisi altına alabilmek için biri hariç hepsi dul olan evlilikler yapmıştır. Bu evliliklerin hepsi 52-63 yaş arasındaki evliliklerdir. Evliliklerinin içinde sadece Hz. Ayşe bakire idi. Hz. Haticeden altı, önce hristiyan olup sonra Müslüman olan köle Maria’dan doğan İbrahim olmak üzere toplam yedi çocuğu olmuştur.
Batı dünyası bugün dahi Peygamberimizin çok evliliğini (11 kadınla) tenkit eder ve buradan yıpratmaya çalışırlar. Oysa evliliklerinin Hz. Hatice hariç hepsi sosyal ihtiyaçtan ve 52 yaşından sonraki evliliklerdir. Mesela köle Zeyt’in hanımı olup, Halasının kızı ile olan evliliği vahiy gelmesi üzerine olmuştur. Daha sonra asıl olanın tek eşlilik olduğunu, fakat çeşitli sosyal nedenler ve gerekçeler ortaya çıktığında hanımlarının izni ile dört evliliğe kadar izin veren vahiy inmiştir. Bu vahiy geldiğinde Peygamberimiz dokuz eşli idi. Ama o vahiy de Peygamberimize dört kadından fazlasını boşamaması iznide verilmiştir.
Hz. Muhammed’e peygamberlik 40 yaşında gelmiştir. Bundan sonra çileli bir hayat başlamıştır. En yakın akrabaları bile başta peygamberimize inanmamışlar, ona destek olmamışlardır. İlk on iki yılda Müslüman olanların sayısı, 100 tanesi Habeşistan’a göç edenler de dahil olmak üzere 300 kişidir. Bu rakamın çok az olmasının iki nedeni vardır. Birincisi Mekke de o dönem de hakim düşünce Atalarının inancını devam ettirme, yeni bir inancı, islamiyet’i kabul edememeleridir. İkincisi ise ticari hayatlarının olumsuz etkileneceği düşüncesidir. Öyle ki amcaları Ebu Talip ile Hz. Hamza bile çok sonraları, Ebu Cehil’in yeğenleri Hz. Muhammed’e zülum yapması nedeni ile onu korumak için Müslüman olmuşlardır. Amcalarından Ebu Lehep islama ve Hz. Muhammed’e en fazla düşmanlık edenlerdendir. 619 yılı peygamberimiz için hüzünlü bir yıldır. Hem ilk eşi Hz. Hatice hem de Amcası Ebu Talip vefat etmiştir. Bundan sonra hicret ile ilgili vahiy gelmesi ile Medinedeki hayatı başlar. Müşrikler peygamberimizi orada da rahat bırakmazlar. Peygamberimizin yaşamak zorunda kaldığı Bedir, Uhud ve Hendek savaşları hep savunma savaşlarıdır. Peygamberimiz hiçbir zaman saldırı savaşında bulunmamıştır. Peygamberimiz Medine de kurduğu devletin kralı değil Devlet başkanı olmuştur. Savaşlarda da başkomutanlık yapmıştır.
631 yılında hac farz kılındı. Peygamberimiz 632 yılında yüz bin kişi ile birlikte veda haccı yaptı. Peygamberliğinin ilk 12 yılın da yanına 300 kişi bulabilen Hz. Muhammed son 11 yılında yüz binlerle hac farızasını yerine getirmiş, birkaç hafta sonrada 63 yaşında Medine de vefat etmiştir. Nereye gömülmesi gerektiği tartışmalara neden olmuştur. Hz. Ebu Bekir Peygamberimiz Hz. Muhammed’in “Peygamberler öldüğü yerde defnedilir. ”dediğini, bunu kulakları ile duyduğunu belirterek bu tartışmalara son vermiş ve Medine de Mescid-i Nebeviye içinde, Cennetül Baki’nin yanında, Ravzayı Mutaharra da toprağa verilmesini sağlamıştır.

Sevgili Türk Ocaklılar. Burada sizinle sevgili Peygamberimizin hayatının çok küçük bir bölümünün değişik yönlerini bu dar zamanda konuşmuş, anlatmış olduk. Umarım Sevgili Peygamberimiz bizlerden hoşnut kalmıştır. Umarım Peygamberimiz bizlere şefaat eder. Hepinize saygılar sunarım. Kutlu Doğum Haftanız mübarek olsun.