• https://www.facebook.com/pages/Isparta-T%C3%BCrk-Oca%C4%9F%C4%B1/1565890796990196
  • https://twitter.com/IspTurkOcagi

" TÜRK OCAKLARI - KAMU YARARINA ÇALIŞIR DERNEK"    "Türk Ocağı, Türk’ün has ocağı, varlık ve birlik ocağı,yüksek alevlerle tütsün, muhitine nurlar saçsın; yaşasın ve yaşatsın.Türk Ocağı, Türklük güneşinin ocağıdır. Asırlarca bunu söndürmek için çalıştılar. Bu ocak hepimizi aydınlattı." (1923 Kemal Atatürk )

Türkistan Gezisi İzlenimleri ve Sonuç

“Türkistan’dan esen yeller, Şimdi sana selam söyler, Vefalı Türk geldi yine, Selam Türkün bayrağına Kafkaslardan aşacağız, Türklüğe şan katacağız, Türkün şanlı bayrağını, Turan ele asacağız.”

Gençlik yıllarımda yukarıda bir kıtası yazılı “Çırpınırdı Karadeniz”i  söylerken hep SSCB nin zulmü altında inim inim inliyen Kardeşlerimizi bir gün kurtarıp, Özgürlüklerine  kavuşturabilecek miyiz diye düşünür, hiçbir hedefin hayal etmeden gerçekleşemiyeceğini  kabul ederek, bunun nasıl  başarılabilineceği hususunda kafa yorardım.

Osmanlının küllerinden Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran,  çağının dehası, büyük Türk Milliyetçisi Atatürk’ün 29 Ekim 1933 günü söylediği şu sözlerden haberim yoktu.

" Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını bugünden kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı  tuttuğu milletler elinden avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir...

Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür. İnanç bir köprüdür. Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (dış Türklerin) bize yaklaşmasını  bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli..."

Liderlik, Önderlik böyle bir şey demek ki. Ön görüsü  57 yıl sonra 1990 da hem de bizim bir şeyler yapmamıza gerek kalmadan gerçekleşti. Kardeşlerimiz, esaret altındaki  batı Türkistan daki Türkler Özgürlüklerine, Dünya’da 5 yeni Türk devletine kavuştu. Darısı Doğu Türkistan da Çin zulmü altında yaşayan kardeşlerimizin başına. Bu günleri bizlere gösteren rabbimize ne kadar şükretsek azdır. Peki Atatürk’ün dediği gibi biz hazırlıklı mıydık, biz onlara gidebildik mi.?  Buna  evet demeyi çok isterdim. Ama hayır. Biz hazırlıklı değildik. Nasıl hazırlıklı olabilirdik ki ?. Türk Milliyetçilerini 1944 de Türkçülük-Turancılık davaları ile yargılayıp, sindirmeye çalışan, Tabutluklarda çürüten zihniyetin kalıntıları, varisleri hep Ülkenin yönetiminde söz sahibi oldular. Hala bu ülkede Türk’üm, Türk milliyetçisiyim demek ayrımcılık gibi algılanıyor. Hepimiz Ermeni’yiz dediklerinde bir şey olmuyor, hoş görülü bakılıyor,  Hepimiz Türk’üz, Hocalı da Azeri Türkleri katledilmiştir dediğimizde birileri rahatsız  oluyor, ırkçılık hortladı deniyor. Bu zihniyet Türk Cumhuriyetlerindeki kardeşlerimize nasıl gidecek, yardım edecek, yol gösterecek, ellerinden tutacak.?

Milli Şairimiz M.Akif Ersoy Çanakkale Şehitlerine şiirinde” Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi” dediğinde bu benzetmeye  biraz bozulanlar ne der bilmiyorum ama,  Türkistan gezisi bende 1991 yılında nasip olan Haç farizasında duyduğum hisleri, duyguları uyandırdı. Biz Türkler Müslümanız elbette haç ca, umre ye gideceğiz ama, ben Türk’üm, Türk milliyetçisiyim diyen imkanı olan her kes  en az bir defa Atayurda, Köklerimizin olduğu Türkistana gitmelidir. Gitmelidir ki ”Selamün  Aleyküm. Ben Türkiye den geldim”  dediğinizde, karşınızdakinin gözlerinde beliren  ışıltıyı, yüzündeki tebessümü göresiniz. Ben bu ışıltıyı yaklaşık 10 sene önce gittiğim Balkanlarda, Makedonya da Üsküp te, Kalkandelen de, Kırcaali de  görmüş, etkilenmiştim. Size hemen sarılıyorlar, kucaklaşıyorlar. Türkistan da da Türkçe konuşup anlaşmakta bir sorun yaşanmıyor. Bizler bu kardeşlerimizi ziyaret ettikçe inanıyorum ki, gönül köprüleri kurulacak, ülkeleri yönetenler de kendi aralarındaki soğukluğa son verip, kardeş devletler olarak mutlu, müreffeh yaşamanın yollarını bulacaklardır.

Özbekistan bizim 20-30 sene önceki noktamızda görünüyor. Hijyen, sağlıklı yaşam, dengeli beslenme konularında epey almaları gereken yol var. O görkemli Türbe, Medrese vb eserlerinin yakınına sağlıklı bir tuvalet, abdest alınacak bir çeşmeyi henüz koyamamışlar. Şehirler arası yolları iyi değil. Rusya nın komünist baskısından kurtulup, başka bir sarmalın  içine düşmekten  kaçınıyor görünüyorlar. Yani  tabiri caizse sütten ağızları yanmış yoğurdu üfleyerek yiyorlar. Şeyhleri, Erenleri vasıtasıyla İslam dininin Dünya ya yayılmasına vesile olan  ülkede bugün Ezan sesi duyulmuyor, sessizlik hakim. Camilerin içinde ezan okunmakta, namaz kılınmakta, cemaat var ama Türkiye de ki gibi hoparlörler vasıtasıyla günde 5 vakit Ezan sesi duymak mümkün değil. Görebildiğim kadarı ile  Yemek kültürleri de sınırlı, et ve hamur  ağırlıklı. Uçsuz bucaksız otlak, hayvancılık olan ülke de peynir yok. Sütün kesilmesi ile oluşan, bizim lor dediğimiz tatsız tuzsuz çökelek yeniyor. Zeytin bilinmiyor. Otelleri bile Avrupa yı örnek almış olmalılar ki !? klozetlerinde su musluğu yok. Diyeceksiniz ki bu kadar olumsuzluklarını saydığınız bölgeye niye gidilmesini tavsiye ediyorsun?. Evet gidilmeli. Bu sıkıntıları inanıyorum ki çok kısa zamanda aşacaklar.1990 lı,2000 li yıllarda haç ca gidenler de Arafat’da, müzdelife de bu sıkıntıları yaşadılar. Kabe nin hemen yanındaki tuvaletlerde bile sabun, sıvı deterjan bulunmaz, sırt çantamızda taşırdık. Şimdi haç da hiçbir noktasında hijyen ile ilgili proplem kalmadı. Bu kardeşlerimizde hak ettikleri sağlıklı yaşama çok yakında kavuşacaklardır.

Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bu kardeşlerimize ulaşmalıyız, ulaşmanın yollarını bulmalıyız. Onların bize, bizim rehberliğimize, bizim deneyimlerimize  ihtiyaçları var. Onlar Türkiye ye bizim dönüş uçağımızda olduğu gibi günü birlik malzeme vb ihtiyaçlarını almaya geliyorlar. AB nin kapısında almıyacaklarını bildiğimiz halde  hazırolda bekleyeceğimize  Batı  ile teknolojik vb alanlarda ilişkimizi sürdürerek,  yüzümüzü Orta Asya da ki kardeşlerimize dönmemizde fayda var diye düşünüyorum. Onların yönetimlerine, yöneticilerine saygı duymalıyız. Ermenistan ile ilgili ham hayeller kurarak veya yönetimlerinin değişimini arzulayarak  Azerbaycan , Özbekistan  ve diğerleri ile aramıza mesafe girmesine  neden olmamalıyız.

Türkistan gezisinin gerçekleşmesinde, Genel Merkez adına Genel sekreter olarak sorumluluk üstlenen,  gruba eşi Fazilet hanımefendi ile birlikte Atayurtlarında mihmandarlık yapan Prof. Dr. Orhan Kavuncu beyefendiye, sorunsuz ve seviyeli bir şekilde katılım gerçekleştiren Türkocaklı gezginlere teşekkür ediyor, seneye bir başka bölgeye mesela  Mustafa Cemiloğlu’ nun Kırım’ına diye temennide  bulunarak yazıma son veriyorum. Sürç-i  lisan ettiysem affola…

Op. Dr. Levent BAŞYİĞİT
Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

  
90 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Hava Durumu
Takvim
Saat